denizli.news

denizli.news

köşe yazısı /
İstanbul'dan Türkiye'ye Adalet ve Ekonomi Dalgası

İstanbul'dan Türkiye'ye Adalet ve Ekonomi Dalgası

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve diplomaya yönelik iptal süreci, sadece siyasi bir tartışma değil, ülkemizdeki adalet sisteminin ve ekonomik istikrarın ne denli kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor. Bu olaylar, Türkiye’nin demokratik yapısını sarsma potansiyeli taşırken, vatandaşların adalet ve hukukun üstünlüğüne dair inancını zayıflatma riski barındırıyor.

İmamoğlu’nun hakkında açılan yolsuzluk iddialarının yanı sıra, “terör” soruşturması bağlamında yaşanan gelişmeler, hukukun nasıl araçsallaştırıldığını gösteriyor. Türkiye, son yıllarda yargı bağımsızlığı konusunda ciddi eleştirilerin hedefi haline geldi. İmamoğlu’nun tutuklanması, sadece kendisi için değil, aynı zamanda ülkenin herhangi bir muhalefet temsilcisi için bir tehdit oluşturuyor. Bu durum, siyasi rekabetin yerini korkuya bıraktığı bir atmosfer yaratıyor.

Adaletin gecikmesi veya yanlış bir biçimde uygulanması, ekonomiyi doğrudan etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Yatırımcıların güveni, hukukun üstünlüğü ve adil bir yargı sürecine bağlıdır. Eğer yurtiçindeki ve yurtdışındaki potansiyel yatırımcılar, her an bir siyasi figürün veya muhalefet liderinin tutuklanma tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceğini düşünürse, yatırım yapma konusunda çekimser kalabilirler. Bu durum, ekonomik büyümeyi tehdit eden bir belirsizlik ortamı yaratır.

Aynı zamanda, İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptali süreci, dışarıdan bakıldığında basit bir akademik mesele gibi gözükebilir. Ancak bu durum, adalet sisteminin ele alınış biçimi ve siyasi etkilerle örtüşmesi açısından derin sonuçlar doğuruyor. Anayasa'nın öngördüğü üniversite mezunu olma koşulunun bir bireyi cumhurbaşkanı adayı olma hakkından mahrum bırakacak şekilde kullanılması, yargının yetkilerinin ne denli kötüye kullanılabileceğine dair endişeleri artırıyor.

Öte yandan, bu süreç ele alındığında, CHP'nin İmamoğlu’na yönelik destekleri ve parti içindeki dayanışma da dikkat çekiyor. Her ne kadar CHP yetkilileri, kayyum atanma olasılığının düşük olduğunu savunsa da, durumun siyasi nitelik taşıdığına dair uyarılar da var. İmamoğlu’nun tutuklanması ve muhtemel kayyum gibi tehditler, sadece bir siyasi figürü değil, İstanbul'un yönetimini ve dolayısıyla şehrin vatandaşlarını da etkileyen bir mesele haline geliyor.

Sonuç olarak, İmamoğlu’nun durumu, Türkiye'nin adalet sistemi ve ekonomik istikrarı üzerine düşünmemiz için bir fırsat sunuyor. Demokratik normların yerle bir olduğu bir ortamda, adaletin sağlanması ve ekonomik büyümenin sürdürülmesi mümkün değildir. Ülkemizde adalete olan inancın zedelenmesi, yalnızca muhalefetin değil, her vatandaşın ve yatırımcının geleceği üzerinde olumsuz etkiler yaratacak bir belirsizlik ortamı oluşturur.

Bu nedenle, İmamoğlu örneği, sadece bireysel bir hukuk meselesi değil, aynı zamanda toplumun geleceği için bir mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Türkiye’nin, hukukun üstünlüğü ve demokrasi arayışında ne denli kararlılıkla ilerleyeceği, bu süreçte verilecek kararlarla şekillenecektir.

whatsapp