Geçtiğimiz hafta Denizli’de yaşanan dört intihar vakası, yalnızca bir şehrin değil, tüm ülkenin sosyo-ekonomik sorunlarına ışık tutan acı birer gerçeklik ortaya koyuyor. Bu trajik olayların, bireylerin sosyal ve maddi sıkıntılar nedeniyle kendilerine kıyma noktasına gelmesi, yönetimin üzerindeki sorumlulukları da yeniden sorgulamamıza sebep oluyor.
Son dönemde artan intihar vakaları genellikle ruh sağlığının göz ardı edilmesi, ekonomik zorluklar ve sosyal izolasyon gibi faktörlerle ilişkilendiriliyor. Denizli’deki intihar vakalarından biri sanal kumar borcu yüzünden gerçekleşti, diğerleri ise ticari borçlar ve düşük emekli maaşları yüzünden yaşandı. Bu durum, devletin bireylerin maddi ve manevi ihtiyaçlarını yeterince karşılayamadığını gözler önüne seriyor.
Hükümet, ekonomik büyüme ve istihdam yaratma vaadiyle yola çıktı; ancak gerçekte, birçok insan temel yaşam standartlarını sağlamakta zorlanıyor. Düşük maaşlar ve artan borçlar, bireyleri çaresizlik noktasına sürüklüyor. Emeklilik hakkı kazanan bireylerin, yıllarca çalışarak kazandıkları haklarını almakta yaşadıkları zorluk, sosyal devlet anlayışının sorgulanmasına yol açıyor.
Sanal kumar bağımlılığı, özellikle genç nüfus arasında hızla yayılmakta. Bu, sadece bireyler için değil, aileler ve toplumsal yapılar için de yıkıcı sonuçlar doğurmakta. Hükümetin kumar oyunlarına karşı yeterli önlemleri almakta yetersiz kaldığı görülüyor. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları eksik, dolayısıyla gençler ve yetişkinler giderek daha fazla tuzağa düşüyor.
Bu acı olayların ardından atılması gereken adımlar, yalnızca ruh sağlığı hizmetlerini artırmakla sınırlı değil. Ekonomik anlamda da bireyleri destekleyecek politikaların bir an önce devreye girmesi gerektiği aşikar. İntiharların, yalnızca bireysel bir tercih değil, toplum olarak üzerinde düşünmemiz gereken bir sorun olduğunu unutmamalıyız.
Devletin, bireylerin yaşam standartlarını yükseltmek, sosyal adaleti sağlamak ve insanları umutsuzluğa iten şartları ortadan kaldırmak için harekete geçme sorumluluğu var. Geç kalınmış önlemler, daha fazla can kaybı ve derin acılar yaşanmadan alınmalı. Denizli’de yaşananlar, sadece birer sayı değil, arkasında acı dolu hikayeler barındırıyor. Bu hikayeleri duymazdan gelmek, bizi daha da derin bir karanlığa sürüklemekten başka bir işe yaramayacak.